''Hah hah haay Aksaray''

Perşembe, 07 Haziran 2012


''Hah hah haay Aksaray'' bu cümle sizin için bir şey ifade etmediyse ''Şark Dişçisi''ni izlemediniz ve çook şey kaçırdınız demektir...

Hagop Baronyan'ın yazıp Engin Alkan'ın yönettiği İstanbul Şehir Tiyatroları oyunu ''Şark Dişçisi''ni Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesinde izlemiş ve bayılmıştım. Bütün oyuncular birbirinden güzeller sahnede. Özellikle Çağlar Çorumlu, Sevil Akı, Sevinç Erbulak, Salih Bademci yok yok yok oyuncu ismi ayıramayacağım bu oyun için, çünkü tüm oyuncuların performansları muhteşemdi. Bir figüran (Tuğrul Arsever) var ki oyunda, aman aman tadından yenmez (bu son bölümü sırf figüranın şirretinden korktuğum için yazdım, nede olsa bu oyuna daha çook gideceğim).



Yönetmen Engin Alkan, oyun günü Twitter hesabından oyunla ilgili bazı bilinmeyenleri takipçileri ile paylaştı. Mesela ''afiş fotoğrafını tasarlarken, gözümün önünden atamadığım Hrant Dink'in yerdeki görüntüsününden yola çıktım'' diyor Alkan. Ayrıca oyunun makyajları için, annesinden çocukluğundan beri duyduğu "apukurya maskarası" sözünden ilham almış. Bu söz Bizans'tan Türkçe'ye geçen Epikori Soytarıları yani Antiğin Epiküros Şenlikleri. Orijinal oyun metninde olmayan ve ortaoyunu'nda varolan, Selçuk Borak'ın oynadığı Kolbaşı karakterini eklemiş. Uşak Nigo karakteri ise Comedia Dell'arte'nin Arlecchino ve Geleneksel Tiyatro'nun İbiş tiplerinin bir karması. Oyunun tüm kadın kostümleri farklı bir çiçekten,tüm erkek kostümleri ise bir hayvandan stilize edilmiş. Örneğin benim Dragqueen'den esinlenildiğini düşündüğüm Sevil Akı'nın oynadığı Marta karakteri Kaktüsmüş :)


Bu gece yine Şehir Tiyatrolarının ''Müzikal Geceler'' konseptinde Harbiye Açıkhava Sahnesinde izledim ''Şark Dişçisi''ni. Fakat bu gece  izlediğim oyunun önceki izlediğime göre başka özelliği vardı. Hayır açık hava da oluşu değil, bugünü özel kılan tiyatromuzun akıbetinin belli olmadığı bir dönemde, tiyatromuz için dayanışmak için buluştuğumuz bir etkinlik olması. 


Müzikal Geceler konseptinde izlediğimiz 4. oyun ''Şark Dişçisi''. Daha önce ise ''İstanbul Efendisi'' , ''Lüküs Hayat'' , ''Yaşar Ne Yaşar; Ne Yaşamaz'' oyunlarını izlemiştik. Bütün bu geceler boyunca seyirci tiyatrosuna ve sanatçısına sahip çıktı. Bu sahip çıkma yakalara asılan SUS!muyoruz kokartları, sahneye atılan karanfiller, SUS!MUYORUZ, SİZİ SEVİYORUZ ve kalp şeklinde açılan pankartlar ile hep bir ağızdan haykırılan Şehir Tiyatrosu Yok Edilemez, Korkuya Karşı Özgür Tiyatro, Seyirci Uyuma Tiyatrona Sahip Çık sloganları yada yağmura rağmen ''Devam edin'' diye bağırmak ta değildi. Bu sahip çıkma orada olanların anlayabileceği sözsüz bir dayanışma, bir haykırma isteği, bir ''Bu kabustan kurtulmak istiyorum'' bakışı idi. Bu muhteşem oyunları 10 TL (yazı ile on Türk Lirası) gibi komik bir rakama izleme olanağını İBBŞT sayesinde bulduğu halde ''tek maaş,çift maaş'' yada ''evet ya bu oyuncularda yan gelip yatıyor, dizilerde çalışıyorlar'', ''kapansın  kardeşim ödenekli tiyatrolar'' bakışları ve içlerindeki fesatlığın dışlarına yansıdığı bir kaç bilmişte vardı, ama seyirci onlara gereken cevabı gerektiği gibi verdi. Hemde kurmaca değil, doğaçlama!


Gecenin başında İstanbul Seyirci Platformu adına Atilla Ceylan bir basın açıklaması okudu. İSTİŞAN adına ise Levent Üzümcü bir açıklama yaptı. Hemen ardından Ankara'ya meclise, bazı millet vekilleri ile görüşmeye giden oyuncuların taleplerini ve meclise gitmelerinin sebebini anlattı Can Başak. İSTİŞAN adına yapılan açıklamaya Oyuncu Sendikası, Tobav, Türkiye Eleştirmenler Birliği ve o gece bedava oyun oynayan Ferhan Şensoy imza attılar.

  Basın açıklamaları videosu için link:  http://www.facebook.com/photo.php?v=339317899471160


Müzikal geceler de izlediğim 2 oyun boyunca haykırma isteğimi ''aman ayıp olur mu'' yada ''platformla beraber hareket edeyim'' ve ''cinsiyet kimliğim, eylemin önüne geçmesin'' gibi duygularla hep bastırdım. Fakat son gün ne olduysa tutamadım kendimi ''Şehir Tiyatrosu Yok Edilemez'', ''Korkuya Karşı Özgür Tiyatro'', ''Seyirci Uyuma Tiyatrona Sahip Çık'' diye gönlümce bağırdım. Tek başıma kalmayacağımı ve seyircininde aynı duyguları hissettiğini biliyordum. Gerçi tek başıma kalsaydım bile hiç umurum olmayacaktı, avazım çıktığı kadar bağıracaktım. Ömrümün hiç bir döneminde, hiç bir olaya bu kadar takılmamış ve onunla yatıp, onunla kalkmamıştım. Bu kadar takılı kaldım, çünkü kendimi tiyatroya karşı borçlu hissediyorum. Çünkü tiyatro bütün hayatım boyunca kurtarıcım olmuştur. Bugün eğer ''şanslı'' olduğumu düşünüyor ve kendimi genel olarak mutlu hissediyorsam bu tiyatro sayesindedir. Evet çok bağırdım ve sesim kısıldı ama olsun tiyatrom için değer! Ohhh rahatladım ve kendimi daha azimli hissediyorum. Artık 16 Haziran'da Selami Çeşme Özgürlük Parkı'nda yapılacak olan Ücretsiz! Ödeneksiz! Sanat Maratonu'na hazırlanabilirim. 

Unutma, sen yoksan bir eksiğiz!



Seyhan Arman



SANAT MARATONU
Gel Şehrim, Seyreyle!
Tiyatro Çağırıyor...
Sanat, hayatı anlatıyor...
16 HAZİRAN’dan itibaren Kadıköy Selamiçeşme Özgürlük Parkı’nda gece gündüz durmaksızın sahnedeyiz.
TİYATRO YAŞASIN! Diye,
Ödenekli tiyatrolar halk için varolmaya devam etsin diye,
İster sahnede olun, ister izleyin.
Siz de katılın! Yan yana gelin!
Ücretsiz! Ödeneksiz!
Kaç gün süreceğine birlikte karar vereceğiz. 24 saat? 48 saat? 96 saat?
Burada; her an SANAT!
Tiyatro oyunları, kukla gösterileri, dans, müzik, pantomim, kısa film, paneller, söyleşiler, ustalar, gençler ardı ardına sahnedeler. Hepsi, sürebildiği kadar özgür sanat için üretecek, sergileyecekler.
Çünkü sanat hayat içindir! Çünkü sanat herkes içindir! Çünkü SANAT, İnsan varoldukça, İNSAN içindir!

GEL şehrim, SEYREYLE!