Pazartesi, 12 Mayıs 2014
Trans
kadınlar da biyolojik kadınlar gibi kocalarından yada sevgililerinden fiziksel
ve psikolojik şiddet görüyor,
sömürülüyor, öldürülüyorlar.
Biz trans
kadınlar güçlüyüzdür aslında. Alışkınızdır yalnız kalmaya, problemlerimizi
kendi başımıza çözmeye ve her düştüğümüz karanlık kuyudan bir şekilde çıkmaya.
Yıllarca o kadar çok zorluğa göğüs gerdiğimiz ve her an yenileriyle
uğraştığımız için amazon kadınları gibi savaşçı oluyoruz. Fakat ne oluyor da
konu sevgili mevzuna gelince bu kadar güçsüz, savunmasız ve akılsız oluyoruz?
Kadınlığı annelerimizden gördüğümüz biçim de mi şekillendiriyoruz yoksa bize
öğretileni mi uyguluyoruz. Bir hafta içerisinde, birisine şahit olduğum birisi de
çok yakınımda gelişen bana göre 2 feci durumla karşılaştım. Biri, arada sırada
görüştüğü sevgili bile denilemeyecek konumdaki bir erkek arkadaşı tarafından,
uyuya kaldığı ve kapıyı açmadığı için yüzüne kafasına yumruklar tüm vücuduna
tekmeler yiyip gık bile çıkarmayan ve moraran gözü için yanı başımızdaki
bahaneye sarılıp ‘’Kapıya çarptım.’’diyen bir trans kadının travması.
Diğeriyse, yıllardır birlikte yaşadığı eski erkek arkadaşı tarafından onlarca polisin içerisinde, hem de karakolda, feci şekilde darp edilip, geçirdiği beyin kanaması sonucu hala yoğun bakımda olan bir diğer trans kadının
belirsiz bekleyişi.
Bunlar birkaç
gün içerisinde yanı başımda olanlar. Ya uzaktakiler; duymadıklarımız, şöyle
üstün körü anlatılanlar yada hiç haberimiz olmayanlar... Ekonomik özgürlüğü
olmayan, yaşadığı yerin merkezini bile göremeyen, çocuklarının hatırına koca şiddetine katlanan
biyolojik kadınların sessiz kalmalarını belki anlayabilirim ama trans kadınları
gerçekten anlayamıyorum. Kızlar: “Bu dünyada tek olduğumuzu düşündüğümüz
zamanlardan, anne baba akraba baskılarından, kovulmalardan, dövülmelerden, yok
sayılmalardan sıyrılmış kadınlarız biz.” Yahu biz bu ataerkil toplumda first class
koltuklardan ekonomi sınıfına geçmiş, oda yetmezmiş gibi kanat üstü uçmayı
seçmişiz. Tüm dünyaya: “Bir dakika kardeşim, ben kadınım; işine gelirse.”demiş;
din ve toplum baskısına tüm öğrenmişliğimize rağmen bedenimizi değiştirmiş
kadınlarız. Koca şiddetinin bize vız gelip tırıs gitmesi gerekmez mi?
Hiç kusura
bakmayın ama gerçekten anlayamıyorum. Yevmiye ile koca tutmayı anlayamıyorum.
Kendime doldurma parfüm alırken, kocama orijinalini alamam. Çarklarda onca
rezilliği yaşayıp, polis şiddetine maruz kalıp, üstüne bedenimi satıp o parayı
birisinin eline götürüp sayamam. Sevgilimin nikahlı karısına iç çamaşırı
alamam. Eksi bilmem kaç derecelerde full dekolteli kıyafetimle tavuk derisine
dönen tenime rağmen para kazanmaya çalışıp kocamın son model arabalarda fink
atmasını hazmedemem. Hadi bunları yaptım diyelim. Bir de gözüme yediğim
yumruklardan sonra sevişemem. Kız neyin kafasını yaşıyorsunuz siz? Kimden
öğrendiniz bu kadınlığı? Hiç kusura bakmayın ama yanlış bilgi. Bu kadınlık
değil, kölelik. Tamam hepimiz şanslı değiliz, çoğumuzun içinde büyük bir sevgi
boşluğu var. Kimimiz anamızı babamızı göremiyoruz. Toplumdan hak ettiğimiz
saygıyı göremiyoruz. İnsanca yaşayamıyoruz ama üstüne tuz biber ekmeyelim
lütfen. Dört duvar arasında yaşanan, parayla satın alınan, köle olunan ilişki
olmaz. Denize düştünüz diye yılana sarılmayın.
Hiçbir şey
için geç değildir. ‘’Köpeklere Fısıldayan Adam’’ belgeselinde öğretildiği gibi;
sürü lideri olmanız gerekiyor belki de. Ya da çok bildiğimiz bir yöntemle ipleri
laçolarınızın eline vermeyin, verdiyseniz de geri alın veya kendi yönteminizi
geliştirin... ne bileyim.
Davulun sesi uzaktan hoş gelir diyebilirsiniz ama bende işe yaradı tüm
bunlar. Karşıma öyle birisinin çıkıp beni muma çevirmesini ummayın çünkü yakın
arkadaş çevrem en az 15 yıldır bekliyor bu durumu. En fazla o bekleyenler
kervanına katılırsınız J Söylememe gerek var mı bilmiyorum ama altını çizeyim. Tüm
trans kadınları kastetmiyorum elbette. Anlattığım tarife uygun olanlar için bu
söylediklerim.
Bilmişlik
olsun ya da Güzin abla gibi takılayım diye değil gerçekten büyük dert ettiğim
için yazıyorum bunları. Yıllardır kocalarınızla olan sorunlarınızı duymaktan da
bıktım ayrıca. Ne yapın edin ve artık mesleği ‘’kocalık’’ olanlardan uzak
durun. Ha bir de bu yazıyı kocalarınıza
okutmayın!